AVRUPA PARLAMENTOSU'NDA NELER OLUYOR?WHAT IS HAPPENING IN THE EUROPEAN PARLIAMENT?

9 Haziran’daki   Avrupa Parlamentosu seçimlerinde büyük bir sürpriz yaşandı. Aşırı sağ büyük bir zafer kazandı. Yükselen milliyetçilik ve aşırı sağ rüzgârı Avrupa parlamentosunu kasıp kavurdu. Aşırı sağ olarak nitelendirilen partiler seçimi birinci parti sırada tamamladı. Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya gibi Avrupa’nın lokomotifi olan ülkelerde rüzgâr çok sert esiyor. Öyle ki bu rüzgâr Fransa'yı erken seçimi götürecek kadar büyük bir fırtınaya dönüştü. Macaristan ve İspanya'da sağ partiler zafer kazandı. İskandinav ülkelerinde sol ve yeşil partiler daha iyi bir performans sergilerken, popülist partilerin oy oranları düştü.

Almanya'nın genelinde milliyetçiler ve göçmen karşıtları oylarını en çok yükselten kesim oldu. Almanya'da Nazi Partisi olarak anılan AfD, Doğu Almanya'da %34 ile birinci, ülke genelinde ikinci parti oldu.  

Ana akım ve Avrupa yanlısı gruplar baskın güçler olmaya devam ediyor. Buna karşın merkez sağ ve merkez sol partiler parlamentoda zayıf bir çoğunluk elde ettiler.

Avrupa Parlamentosu'nun merkez gücü olan Hristiyan demokratlar olarak anılan Avrupa Halk Partisi EBB, İspanya ve Polonya'daki merkezi parti zaferlerinin desteğiyle 191 milletvekili çıkararak en büyük grup olma unvanını korudu.

Onu 135 sandalye ile merkez partiler, sol sosyalistler ve demokrat ilerici ittifakı izledi.

İtalya’nın kardeşlerinin de içinde bulunduğu Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri grubuysa 71 sandalye alırken, aşırı sağcı Kimlik ve Demokrasi grubu 57 sandalye elde etti. Yeşiller ve liberaller Avrupa Yalnızlığı Partisi ile en ağır kayıplara yaşadı. Yeşiller, Avrupa Özgür İttifakı Grubu 40’tan fazla sandalye kaybetti.

İlk sonuçlar Almanya'dan geliyor ve beklenen oluyor. Muhafazakâr Hristiyan Demokratlar-CDU, CSU %30 ile birinci. ( CDU/CSU, Almanya'nın iki Hristiyan demokrat partisi Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) ve Hristiyan Sosyal Birliği (CSU)'nun oluşturduğu siyasi ittifaktır. İttifak, Unionparteien (Birlik Partisi) veya sadece Union (Birlik) olarak da bilinir. Geleneksel olarak, iki parti bu adla seçime girer)

 İkinci sırada %16 ile radikal sağ olan Almanya için alternatif AfD var. Nazileri aklama çalışmaları nedeniyle Avrupa parlamentosundaki en sağ gruplardandır. Başbakan Olaf Scholz ve koalisyon ortakları gelecekte de yapılması planlanan genel seçimler öncesi ağır bir darbe alıyor ve ülkede erken seçim ihtimali, koalisyon hükümeti içindeki olası iş çekişmeler konuşulmaya başlanıyor.

Avrupa'da faşizmin ve aşırı sağ tartışmalarının alevlendiği şu günlerde Netflix'te bir belgesel yayınlandı. Hitler ve Naziler- Kötülük Yargılanıyor,   Time Dergisi belgeselin günümüzdeki önemini anlattığı yazıda şu ifadelere yer veriyor. “İkinci Dünya Savaşı ile ilgili sayısız belgesel, film, dizi ve kitap olmasına rağmen Almanya'ya karşı Yahudi maddi talipleri konferansı tarafından 2020'nin yapılan bir ankete göre Amerikalı Y kuşağı ve Z kuşağının %63'ü,  Holocaust'ta altı milyon Yahudi’nin öldürüldüğünü bilmiyor. Aynı ankete katılanların %48'i,  bir toplama kampı bile bilmiyor.” Hitler ve Naziler- Kötülük Yargılanıyor ‘un amacı işte bu durumu değiştirmek. Altı bölümlük belgesel İkinci Dünya Savaşı'nın öyküsünü kent izleyicilere yeni bir ilgi çekici bir şekilde aktarıyor.

Almanya'dan sonra gecenin esas şoku Fransa'dan geliyor ve bu sonuçtan kısa bir süre sonra salonda Meksika dalgası gibi bir haber yayılıyor. Macron erken seçim kararı aldı. Seçim geçesini izleyenlere defibrilatör (şok cihazı) etkisi yapan bu haber ilk analizlerde Macron'un kumarı diye yorumlanıyor.

Fransa’da, Ulusal Birlik Partisi   merkezi iktidarın siyasi düzeni bozdu. Jordan Bardella partisinin 9 Haziran’daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kendi partisinden iki kat daha fazla oy topladı. Fransa da yenilen ise aşırı merkeziyetçi ve ülkeyi özel şirket gibi yöneten Macron oldu. Sağın gelecek vaatlerini, Macron çalmak istediyse de bunda başarılı olamadı.  

Aslında bu mağlubiyet kaçınılmazdı. Çünkü Fransa da sol ve sağ partiler küreselleşmeye boyun eğdiler. Sağ ve sol partiler, ekonomik- finansal ve yasal egemenliklerini uluslarüstü organlara teslim ettikçe, o güne kadar liberalizm ve sosyalizm karşıtlığı üzerinden yürütülen güvenlikçi, kültürel ve kimliksel, hatta medeniyetler arası bir hal alan karşıtlık sistemi tamamen bozuldu. Liberal ve sosyalist düzenin küreselleşmeye teslim olması halkta tepkilere neden oldu.

Aşırı sağın Fransa'daki önceki seçimlere göre %10 puanlık artış kaydetmesi önemli bir göstergedir. Sol, aşırı sağın iktidara gelmesi önlemek için büyük bir çaba zarf ediyor.

Tiktok uygulamasının seçimlerde ne kadar etkili olduğunu gördük. Avrupa Birliği'nin TikTok dalgasına yenik düştüğü söyleyebiliriz. Avrupa Birliği'nin siber güvenlik endişelerini gerekçe göstererek TikTok'un tüm kişisel cihazlarda yasaklanması ters tepti. Berdelle ve AfD üyeleri, siyasi yasağı tanımadılar.  Avrupa Birliği'nde 142 milyon kullanıcısı olan ve sosyal medya platformu önemli bir hakimiyet alanı olan Tik Tok seçimini belirleyici etkenlerinden biri oldu. Seçime 100 gün kalan Avrupa Parlamentosu da kurumsal hesap açsa da artık çok geçti kalınmıştı.

Türkiye, AB'ye girmiş olsaydı nüfusu nedeniyle Avrupa parlamentosunda en fazla temsilci gönderecek ülke olacaktı. Bugün bu birincilik Almanya'ya ait 720 sandalyeli parlamentoda Almanya'nın 99 milletvekiliyle ağırlığı hissediliyor. İkinci ve üçüncü sıralarda Fransa ve İtalya geliyor. Bu üç ülke 27 üyeli bir birlik içinde parlamentonun üçte birinden fazlasını oluşturuyor. Bu nedenle de bu ülkelerden gelen seçim sunuşları ayrıca dikkatle izleniyor.

Avrupa'nın motoru denilen Almanya, Fransa ‘da iktidarın cezalandırıldığı yorumları gelirken sandıkları en son kapatan ülke olan İtalya'dan gelen sunuşlar ana unsurun iktidar yorgunluğundan ziyade aşırı sağa yönelimin güçlü olduğunu işaret ediyor. Avrupa parlamentosu yenilendikten sonra ilk görevi yeni komisyon başkanı seçmek olacak. Bu göreve iyi yeniden aday olan Ursula von der Leyen, Meloni'nin liderliğini yaptığı aşırı sağdaki Avrupalı Muhafazakârlar Ve Reformcular partisi ECR ile yakınlaşma çabasına girdi. İtalya Başbakanı hem diğer aşırı sağ grubu Kimlik ve Demokrasi (ID) ile hem de merkez sağdaki Avrupa Halk Partisi'nde (EPP) ile yakınlaşma sinyalini verdi. Meloni, parlamentodaki güç dengeleri ve Avrupa Birliği'nin gidişatı açısından belirleyici bir rol oynayabilecek bir lideri dönüştü.

 Aşırı sağın birleşerek tek grup haline gelmesi halinde parlamentonun baş etmesi gereken uzun ve yorucu bir sürecin başladığı anlamı çıkmaktadır. Şu an dağınık olsalar da aşırı sağcıların belli dosyalarda blokaj için güç birliğine gitmesi ihtimali ise de çok uzak değil. Ve aşırı sağın baskısının ensesinde hisseden daha muhafazakâr bir Avrupa parlamentosu da artık var.

ECR'den seçimin ertesi gün yapılan açıklamada muhafazakâr değerler Avrupa Birliği'nin politika oluşturma sürecini Avrupa Birliği tarihinde daha önce hiç olmadığı kadar etkileyeceklerini söyledi. Avrupa Birliği'nin bu seçim haline karşı Ukrayna'ya verdiği destekle yeni parlamentonun konusunun değişim olacağı görünmektedir. Bu değişimin gelecek Kasım'da ABD'de yapılacak olan başkanlık seçimlerinin sonucuna göre de sertleşeceği görülmektedir.

Seçimleri Trump'ın kazanması halinde Avrupa'daki aşırı sağın dizginleri daha da serbest kalacabilir. İtalya gibi aşırı sağın yönetimine geçse de NATO bağlarından dolayı mevcut ABD yönetiminin dizgininden uzaklaşmayan ülkeler de net hissedilir.

Radikal sağ ya da dozuna göre milliyetçi sağ olarak da adlandırılan akımın Avrupa Birliği'nin 27 ülkesindeki seçimine bir şekilde hitap ettiğini ve göz ardı edilemez bir siyaset geliştirdiğini ortaya koydu.

Avrupalıların en aciz sorunu hayat pahalılığı, enerji faturaları, istihdam, barınma, covid salgını ve ülkelerine gelen göçmenlerdir. Genç seçmen statükoya duyduğu antipati popülist partilerde karşılık buluyor.  

Gelin bazı ülkelerdeki gelişmelere göz atalım:

Fransa:

Bülten hazırlanırken Fransa’da 2.tyur seçimleri gerçekleşmiştir.  

Marina Le PEN’in göçmenlik karşıtlığıyla öne çıkan Ulusal Birlik Partisi seçimi %33 oy oranıyla Macron'un partisini 2'ye katlayarak kazandı. Le PEN, “Ülkeyi tersine çevirmeye hazırız, Fransızların çıkarlarını savunmaya hazırız, kitlesel göçe son vermeye hazırız” diyor. Göstericiler Avrupa Birliği bayrakları yaktı. Le PEN’in net zaferi sonrası Macron, parlamentoyu fes ederek erken seçim ilan etti. “Mesajınızı, endişelerinizi duydum ve bunları cevapsız bırakmayacağım” dedi. Fransa'nın huzur ve uyum içinde hareket edebilmemiz için net bir çoğunluğa ihtiyacı var diyen Macron, erken seçim çağrısının demokratik ideallere bağlılığını gösterdiğini sözlerine ekledi. Fransa ilk tur için 30 Haziran'da, ikinci tur için 7 Temmuz'da sandığa gidecek.

Ulusal Birlik, 28 yaşındaki simge ismi ve lideri Jordan Bardella çoğunluğu kazanması halinde başbakan adayı olacağını duyurdu. Genç lider partinin yüzü durumunda, genç seçimini çekmek için çok dinamik bir kampanya yürüttü. Chirac ve Sarkozy gibi eski cumhurbaşkanlarının daha önce liderlik ettiği Merkez Sağ Parti'nin tarihinde ilk kez aşırı sağ ile ittifak kuracağını açıklaması, Fransız siyasetinde tüm dengeleri değiştirme potansiyeline ve Jordan Bardella 28 yaşında Fransa'nın en genç başbakanı yapma potansiyeline sahip.

 Bardello, zaman içinde TikTok'ta güçlü bir kitleye sahip oldu. Nisan ayında yaptığı bir ankete katılan 18-25 arası gençlerin %32'si Bardello'ya oy vereceklerini söyledi. Anketörler gençlerin yaklaşık üçte birinin seçim kampanyasını takip etmek için TikTok'a güvenliklerini de vurguladı. Bardello, 1.3 milyon takipçisinin bulunduğu uygulamada gelişimin nedeniyle siyasi bir süperstar haline geldi. Fransa'da binlerce kişi bu hafta kendilerini yeniden sokaklarda buldu.

Peki neden?

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un erken seçim kararı aşırı sağcılık Ulusal Birlik partisine önemli bir fırsat yarattı. Bu nedenle Strasburg'dan Lyon'a kadar binlerce insan ve sendikalar protestolara başladı. Ülkede büyük bir endişe hâkim. Birçok analist ve politikacı geçtiğimiz hafta yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ kazandığı zaferin ardından Macron Ulusal Meclisi feshetmesini ve haziran sonuna erken seçim çağrı yapmasını şaşkınlıkla karşıladı. Birçok kişi Macron'un İspanya Başbakanı Pedro Sanchez'in geçen sene erken seçimlerde yaptığını tekrarlamaya çalıştığını düşünüyor ama bunun büyük bir kumar olduğu konusunda da görüşler var. Avrupada ki siyaset analistleri, Macron’un seçmenlerin aşırı sağın yükselişi karşısında halkın ve işçilerin korkabileceğine ve seçime katılımı arttırabileceğine güvenerek oynuyor.  

Bunun yanı sıra boyuna eğmeyen Fransa oyları yaklaşık %10 alırken muhafazakâr yaklaşık % 7 aldılar. Öte yandan Fransa'nın bu seçimlerde oy kullanan seçmen oranın yalnızca % 51.5 olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Yani aşırı sağ Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kullanılmış olan oyların çoğunluğunu almış olmakla birlikte bunun ülke genelinde yapılacak seçime nasıl yazacağı daha belli değil.

Yeni yayınlanan bir ankete göre muhaliflerin ulusal birlik partisi 265 sandalye kazanınca bu şu an sahip oldukları 88 sandalyeye göre büyük bir sıçrama olmuştur. Ancak mutlak çoğunluk için gereken 289 sandalyeden daha az.

Le pen her secimde oylarını artırarak gelmiştir.   Genel olarak 2000 yılında Maria Le pen’in babası olan Jean-Marie Le pen Cumhurbaşkanı adayı olmuş ikinci tura kalmış ve oyların yüzde 17.80 almıştı.  

Fransa’da herkes seçimlere yoğun bir şekilde hazırlanmakta ve kuvvetle muhtemel olacak koalisyon derdinde.  Salı günü Merkez Sağ Partisi Cumhuriyetçilerin lideri Eric Ciotti bir anlaşma yapma kararını açıkladı. Partinin birçok üyesi bu kararı eleştirirken aynı akşam iki parti arasında bir anlaşmaya varıldığını açıklandı.

Aralarında bölünmelerine rağmen son partiler ittifak kurma kararı aldılar. Yeşiller, sosyalistler, komünistler ve aşırı solcu Jean-Luc Mélenchon bir araya geldi.

Fransa’daki seçimleri Eğer Ulusal Birlik kazanırsa bu sembolik bir önem taşır ve Macron Fransa'nın kaderini Avrupa Birliği seçimlerine bağladığı için artık bu seçim Avrupa'nın geleceği için de belirleyici olacaktır.   Bülten hazırlanırken Fransa’da 2.tyur seçimleri gerçekleşmiştir. Seçim sonuçları şu şekildedir:

Fransa'da genel seçimin ikinci turunda en çok oyu sol partilerin ittifakı Yeni Halk Cephesi aldı. İlk turu birinci tamamlayan aşırı sağcı Ulusal Birlik ise bu kez umduğunu bulamadı ve üçüncü oldu. Hiçbir parti Fransa Parlamentosu'nun alt kanadı olan Ulusal Meclis'te çoğunluğu sağlayamadı.

Fransa İçişleri Bakanlığı'nın açıkladığı sonuçlara göre hiçbir ittifak 577 üyeli Ulusal Meclis'te çoğunluğu sağlayacak 289 milletvekili sayısına ulaşamadı.

Yeni Halk Cephesi 182,

Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Cumhuriyet İçin Hep Birlikte İttifakı'nın 168,

Ulusal Birlik Partisi'nin 143,

Bir kısmı Ulusal Birlik’i destekleyen merkez sağdaki Cumhuriyetçiler Partisi'nin ise 60 milletvekili çıkardı.İlk sonuçların açıklanmasının ardından sol ittifak destekçileri Paris'teki Cumhuriyet Meydanı'nda toplanıp sonuçları kutlamaya başladı.

İTALYA:

İtalya, Başbakan Meloni'nin aşırı sağcı partisi İtaya’nın Kardeşleri Partisi (FDI)  %28,8 oy ile birinci parti oldu. Başbakan İtalya’nın G7'ye ve AP'e en güçlü şekilde katılacak olmasından gurur duyuyor. “Bu geçmişte olmamış ama bugün olan şey, bu bir memnuniyet ve aynı zamanda büyük bir sorumluluk” dedi.

 İtalya'da Giorgia Meloni'nin Avrupa Birliği'nin devralma konusunda liderlik yapıyor ve aşırı sağ söylemin göç tartışmaları damlasının vurduğunu günümüzde Ukrayna ve yapay zekâ gibi konularda diğer liderlerle bir şekilde uyum sağlayan çok karmaşık bir oyun oynuyor. Aşırı sağın göç tartışmasını kazandıktan sonra gündemini iklime kaydırdı ve Avrupa Birliği'nin iklim gündemini yok etmekte başarılı bir iş çıkardığı da açık. Belirli bir Avrupa siyasetini parçalama konusunda oldukça metodik davranıyor.

-ALMANYA:

Almanya, Hristiyan demokrat seçimi %30,2 oranıyla önde tamamladı. Aşırı sağcı AfD, oylarını %'nin 15.19'a yükselterek ikinci parti oldu. Başbakan Shultz'un sosyal demokratları ülkede 13.9 ile üçüncü parti konumuna geriledi.

Avrupa Parlamentosu seçimleri tarihinin en kötü sonucunu alan Shultz yeni bir seçim olmayacağını açıklarken bu sonuçların ulusal siyaset üzerindeki etkisi çok sınırlı olacağını söylemiştir. Alman siyasetçilerin çoğu koalisyon partilerinin sandalye kaybedeceğini zaten bekliyordu.

 Ülkenin en çok satan gazetesi Bild ise, gelecek yıl yapılacak seçimleri hatırlatarak Shultz'un işinin zor olduğunu belirtti.   Almanlar enflasyonun bir sonucu olarak 1950'den bu yana real ücretlerde en dramatik düşüşü yaşadı. Düşük yaşam standartlarına sahip Almanların %33'ü AfD'ye oy verdi. AfD doğal olarak %34'e varan oy oranıyla birinci parti çıktı.   AfD ülkedeki göçmenleri etkilemek için gençlerin %73'ünü kullandığı TikTok platformunu kullandı. 200.000 ve üzeri takipçiler, influencer ( Kendi alanında uzman kabul edilen ve sosyal medya üzerinde istikrarlı takipçileri olan, fikrine güvenilen ve onayları alınan kişi olarak tanımlanıyor)  kullanarak Türk asılı seçmenlere partiyi daha şirin göstermeye çalıştılar.

Almanya'da Türk asılı göçmenlerin sağ’a gitmesi için el ilanları dağıtılmakta ve iyi diplomalı Suriyelilere duyulan kıskançlıktan faydalanılmak istendiği ifade edilmektedir.  Avrupa parlamentosu seçiminden önce Almanya çok kritik bir karar alarak seçime katılım yaşını 16'ya indirdi. Böylece Avrupa Birliği'nde 18 yaşından küçüklerin oy kullanmasına izin veren birçok ülke oldu.

Avusturya, Belçika, Malta ve Yunanistan'da 16-17 yaş sınırı getiren ülkelerdir. Yaklaşık 4,8 milyon genç Alman ve diğer Avrupa Birliği üyesi ülkelerden gelip Almanya'da yaşayan yaklaşık 300.000 genç bu seçimlerde ilk kez oy kullanma hakkına sahip oldu. Bir anda milyonlarca genç seçmenin denkleme katılması, özellikle sosyal medyayı etkili kullanan partileri bu yeni seçimlerde etkileme konusunda çok heveslendirdi.

Almanya'da yapılan bir araştırmada 14-29 yaş arası gençlerin yaklaşık %22'sinin AfD'ye oy vereceği görülmektedir.

Gençlerin, siyasi bilgileri sosyal medya üzerinden aldıkları ve geleneksel siyasi gazeteciliğe ilgi duymadıkları görülmektedir. Alman siyasi partileri TikTok konusunda nesneden deneyimsiz ve bu nedenle platformda ilerlemiyorlar ya da ilgi çekmekte başarısız oluyorlar. Burada dikkat çeken istisna AfD, rakiplerinin aksine özellikle genç nesne yönelik çok profesyonel bir TikTok varlığına sahip. Bu platformda en çok beğeniye sahip Alman siyasi parti konumunda. AfD'nin TikTok içeriği gelecek hakkında karamsar olan ve duygu yüklü ve açıkça basitleştirilmiş bir siyasi dünya görüşünü eğilimini bir bu kitleye yönelik olarak gösteriyor.

Nefret söylemi işe yarıyor ama aynı zamanda şakacı bir tonu da var. (Örneğin, gerçek erkekler sağcıdır, gerçek erkekler vatanseverdir.)  AfD'nin Almanya'nın gençleri arasında giderek daha fazla ilgi gördüğü tespit edilmiştir. Oy verme davranışlarında büyük bir değişimi söz konusudur. 2019 Avrupa seçimlerinde 18-29 yaş arası Alman seçimleri %30'u yeşillere, %13'ü ise Merkez Sağ Hristiyan Demokrat Siyasi İttifak CDU-CSU'ya oy verdi. Diğer tüm partiler %10'un altında oyalanırken, AfD %7 ile 7. sırada ayar aldı. Şimdi AFD en büyük ikinci parti.

-İSPANYA:

Sağcı Halk Partisi %34 oy ile birinci parti oldu. Başbakan Sanchez'in Sosyalist Partisi ise %30 oy olarak ikinci parti oldu. Göçmen karşıtı aşırı sağcı Vox %10,5 beş oy aldı.

 -HOLLANDA:

Geert Wildersın aşırı sağ Özgürlük Partisi ( PVV) bir önceki seçime göre vekil sayısını beş kat artırdı. Sol Yeşiller İttifakı'nın ardından ikinci sırada yer aldı.  Yeşil Sol ve İşçi Partisi en büyük parti oldu ancak bir sandalye kaybederek dokuzdan sekize düştü. Wilders'ın Özgürlük Partisi bir sandalyeden altı sandalyeye yükseldi.

-AVUSTURYA:

Aşırı sağcı FPÖ tarihi bir adımla ilk kez bir seçimi birinci sırada tamamladı. Bu ülkede yapılacak genel seçim için de ülkede gösterge niteliğinde. FPÖ Avusturya'nın Avrupa Birliği'nden ayrılması çağrısını bulmaktan kaçınıyor ancak bloğu ağır bir şekilde eleştiriyor. Yetkilini elinden alma ve bütçesini yarıya indirme sözü veriyor. Ayrıca Ukrayna'ya silah sevki adına ve Rusya'ya yönelik gelişmelerine de karşı çıkıyor. Avusturya, Belçika, Malta ve Yunanistan'da 16-17 yaş sınırı getiren ülkeler

-BELÇİKA:

Belçika da aşırı sağın zaferi söz konusu olmadı ama Başbakan Alexander De Croo’nun liberalleri ulusal seçimlerde ağır bir yenilgiye uğradı. Zafer Flamen Milliyetçisi lider Bart de Veuren oldu.  elçika'daki seçmenler zaferi muhafazakar Flaman milliyetçi partisine vererek, Flaman ayrılıkçıların birinci sıraya çıkacağını öngören anketleri çürüttü. Belçika'nın Hollandaca konuşulan kuzey yarısı için daha fazla özerklik isteyen Yeni Flaman İttifakı, ulusal seçimlerde ülkenin en büyük partisi olmaya adaydı. Sonuçlar, son sayımda doğrulandığı takdirde, uzun süredir aşırı sağ parti Vlaams Belang'ın zaferine hazırlanan ülkenin siyasi düzenine rahatlama getirecek. Pazar akşamı ülke çapında oyların yüzde 70'inden fazlasının sayılmasıyla Yeni Flaman İttifakı ulusal oyların yüzde 22'sini alırken, Vlaams Belang yüzde 17 ile onu takip etti.

-MACARİSTAN:

 Victor Orban'ın Fidezs Partisi hem Avrupa'da hem belediye seçimlerini kazandı. Ancak gecenin asıl zaferi daha 3 ay önce kurulan Merkez Sağ Tisizah Partisi'ne ve lideri 43 yaşındaki Avukat Peter Magyar kazandı. Fidezs %44, Tisizah ise %36'a oy aldı. Fidesz'in 11 milletvekiline karşılık Tisizah'nın 7 milletvekili olacak ve Avrupa Parlamentosu'ndaki Avrupa Halk Partisi grubuna katılmak için başvuruda bulunacak.

WHAT IS HAPPENING IN THE EUROPEAN PARLIAMENT?

The 9 June European Parliament elections were a big surprise. The far right won a great victory. The rising nationalism and far-right wind swept the European Parliament. Parties characterised as far-right finished the elections as the first party. The wind is blowing very hard in countries such as France, Germany, Italy and Austria, which are the locomotives of Europe. So much so that this wind has turned into a storm big enough to lead France to early elections. In Hungary and Spain, right-wing parties have triumphed. In the Scandinavian countries, left and green parties performed better, while populist parties saw their vote rates fall.

Across Germany, nationalists and anti-immigrant groups gained the most votes. The AfD, known as the Nazi Party in Germany, came first in East Germany with 34 per cent and second in the country as a whole. 

Mainstream and pro-European groups remain the dominant forces. However, centre-right and centre-left parties won a slim majority in parliament.

 The European People's Party, the Christian Democrats, the centre force in the European Parliament, retained its position as the largest group, with 191 MEPs, supported by centrist party victories in Spain and Poland.

It was followed by the alliance of centre parties, left-wing socialists and democratic progressives with 135 seats.

The European Conservatives and Reformists, including the Brothers of Italy, won 71 seats, while the far-right Identity and Democracy group won 57 seats. The Greens and the liberals suffered the heaviest losses with the European Loneliness Party. The Greens, the European Free Alliance group lost more than 40 seats.

The first results come from Germany and are expected. The conservative Christian Democrats-CDU, CSU lead with 30%. (CDU/CSU is the political alliance of Germany's two Christian democratic parties, the Christian Democratic Union (CDU) and the Christian Social Union (CSU). The alliance is also known as Unionparteien (Union Party) or simply Union. Traditionally, the two parties contest elections under this name)

In second place with 16 per cent is the radical right-wing Alternative for Germany (AfD). It is one of the most right-wing groups in the European parliament because of its efforts to whitewash the Nazis. Chancellor Olaf Scholz and his coalition partners have been dealt a heavy blow ahead of future general elections, with talk of early elections and possible labour disputes within the coalition government.

In these days when fascism and far-right discussions are flaring up in Europe, a documentary has been released on Netflix. Hitler and the Nazis - Evil on Trial, Time Magazine explains the importance of the documentary today in its article. "Although there are countless documentaries, films, TV series and books about the Second World War, 63% of American millennials and Generation Z do not know that six million Jews were killed in the Holocaust, according to a 2020 survey conducted by the Conference of Jewish Material Claimants against Germany. In the same survey, 48 per cent did not even know about a concentration camp." The aim of Hitler and the Nazis - Evil on Trial is to change this situation. The six-part documentary tells the story of the Second World War in a new and compelling way for urban audiences.

After Germany, the real shock of the night came from France and shortly after this result, news spread like a Mexican wave in the hall. Macron decided to hold early elections. This news, which had a defibrillator (shock device) effect on those who watched the election night, is interpreted as Macron's gamble in the first analyses.

In France, the National Unity Party disrupted the political order of the centralised power. Jordan Bardella won twice as many votes as his party in the European Parliament elections on 9 June. Defeated in France was the over-centralised Macron, who runs the country like a private company. Macron tried to steal the future promises of the right, but he failed. 

In fact, this defeat was inevitable. Because both left and right parties in France have submitted to globalisation. As the right and left parties surrendered their economic, financial and legal sovereignty to supranational bodies, the system of opposition, which until then had been carried out on the basis of the opposition between liberalism and socialism, which had turned into a securitarian, cultural, identity and even inter-civilisational opposition, completely broke down. The surrender of the liberal and socialist order to globalisation has led to popular reactions.

The 10 percentage point increase of the far right in France compared to the previous elections is an important indicator. The left is making great efforts to prevent the extreme right from coming to power.

 We have seen how effective the Tiktok application was in the elections. We can say that the European Union succumbed to the TikTok wave. The European Union's ban on TikTok on all personal devices, citing cyber security concerns, backfired. Berdelle and AfD members did not recognise the political ban.  Tik Tok, which has 142 million users in the European Union and has an important dominance in the social media platform, was one of the decisive factors in the election. Although the European Parliament also opened a corporate account 100 days before the election, it was already too late.

If Turkey had joined the EU, it would have been the country that would have sent the most representatives to the European Parliament due to its population. Today, the first place belongs to Germany, which has 99 deputies in the 720-seat parliament. In second and third place are France and Italy. These three countries make up more than a third of the 27-member parliament. That is why the election presentations from these countries are being closely scrutinised.

 In Germany and France, which are called the engines of Europe, the government was penalised, while the presentations coming from Italy, the last country to close the polls, indicate that the main factor is the strong tendency towards the far right rather than the fatigue of the government. The first task after the renewal of the European Parliament will be to elect a new Commission President. Ursula von der Leyen, who is a good candidate for the post, has sought to rapprochement with the far-right European Conservatives and Reformists party ECR, led by Meloni. The Italian Prime Minister has signalled a rapprochement with both the other far-right group Identity and Democracy (ID) and the centre-right European People's Party (EPP). Meloni has turned into a leader who could play a decisive role in terms of the balance of power in parliament and the direction of the European Union.

 If the far right merges into a single group, it means that the parliament will have a long and exhausting process to deal with. Even if they are currently disorganised, the possibility of the far right joining forces to block certain files is not far away. And there is now a more conservative European Parliament that feels the pressure of the far right on its neck.

The ECR said the day after the election that conservative values will influence the European Union's policy-making process as never before in the history of the European Union. With the European Union's support for Ukraine against this electoral situation, it seems that the theme of the new parliament will be change. It is seen that this change will also harden according to the outcome of the presidential elections to be held in the US next November.

If Trump wins the elections, the reins of the far right in Europe may be freed even more. This would be clearly felt in countries such as Italy, which, even if it comes under the rule of the far right, does not move away from the reins of the current US administration due to its NATO ties.

The radical right, or the nationalist right depending on the dose, has shown that it has somehow appealed to the electorate in the 27 countries of the European Union and has developed a policy that cannot be ignored.

Europeans' most pressing problems are the cost of living, energy bills, employment, housing, the covid pandemic and immigration. The young voters' antipathy to the status quo is reflected in populist parties. 

Let's take a look at the developments in some countries: France: While the newsletter was being prepared, the 2nd round of elections took place in France.   Marina Le PEN's anti-immigration National Unity Party won the election with 33% of the vote, more than doubling Macron's party. "We are ready to turn the country around, we are ready to defend French interests, we are ready to put an end to mass immigration", Le PEN said. Demonstrators burned European Union flags. After Le PEN's clear victory, Macron dissolved parliament and called early elections. "I have heard your message, your concerns and I will not leave them unanswered," he said. France needs a clear majority so that we can act in peace and harmony, Macron said, adding that his call for early elections shows his commitment to democratic ideals. France will go to the polls on 30 June for the first round and 7 July for the second round. 

Jordan Bardella, the 28-year-old icon and leader of the National Union, has announced that he will run for prime minister if he wins a majority. The young leader is the face of the party and has run a very dynamic campaign to attract young voters. The announcement that the Centre Right Party, previously led by former presidents such as Chirac and Sarkozy, will form an alliance with the far right for the first time in its history has the potential to change all the balances in French politics and make Jordan Bardella the youngest prime minister of France at the age of 28. 

Bardello has built a strong audience on TikTok over time. In a survey in April, 32 per cent of young people between 18 and 25 said they would vote for Bardello. The pollsters also emphasised that about a third of young people rely on TikTok to follow the election campaign. Bardello has become a political superstar due to his development on the app, where he has 1.3 million followers. In France, thousands found themselves back on the streets this week. 

And why?

President Emmanuel Macron's decision to call early elections has created an important opportunity for the far-right National Union party. This is why thousands of people and trade unions have started protests from Strasbourg to Lyon. There is great anxiety in the country. Many analysts and politicians were surprised when Macron dissolved the National Assembly and called for early elections at the end of June after the far right's victory in last week's European Parliament elections. Many believe that Macron is trying to repeat what Spanish Prime Minister Pedro Sanchez did in last year's snap elections, but there are also opinions that this is a big gamble. Political analysts in Europe believe that Macron is betting that voters and workers will be scared off by the rise of the far right and that he can increase voter turnout.  

In addition, the French non-conformists received around 10 per cent of the vote, while the conservatives received around 7 per cent. On the other hand, it should not be overlooked that only 51.5 per cent of the French electorate voted in these elections. In other words, the far right has received a majority of the votes cast in the European Parliament elections, but it remains to be seen how this will translate into national elections.

According to a newly published poll, the opposition National Unity Party won 265 seats, a big jump from the 88 they currently hold. But less than the 289 seats needed for an absolute majority.  Le pen has increased her share of the vote in every election.   In general, in 2000, Jean-Marie Le pen, Maria Le pen's father, ran for President and got 17.80 per cent of the vote in the second round.   Everyone in France is intensely preparing for the elections and is concerned about the coalition that is likely to be formed.  On Tuesday, Eric Ciotti, leader of the centre-right Republicans, announced his decision to make a deal. While many members of the party criticised this decision, the same evening it was announced that an agreement had been reached between the two parties.

Despite their divisions, the last parties have decided to form an alliance. The Greens, the socialists, the communists and the far-left Jean-Luc Mélenchon have come together. If the National Union wins the elections in France, it will be of symbolic importance, and since Macron has linked the fate of France to the European Union elections, this election will also be decisive for the future of Europe.   While this bulletin was being prepared, the second round of elections took place in France. The election results are as follows: In the second round of the general election in France, the New Popular Front, the alliance of leftist parties, received the most votes. The far-right National Union, which finished first in the first round, could not find what it hoped for this time and came third. No party was able to secure a majority in the National Assembly, the lower wing of the French Parliament.

 According to the results announced by the French Interior Ministry, no alliance has reached the number of 289 deputies to ensure the majority in the 577-member National Assembly. The New Popular Front has 182 deputies, President Emmanuel Macron's All Together for the Republic Alliance has 168 deputies, the National Unity Party has 143 deputies, and the centre-right Republicans Party, some of which supports the National Unity, has 60 deputies.After the first results were announced, supporters of the left alliance gathered in the Republic Square in Paris and started celebrating the results.

ITALY:

 In Italy, Prime Minister Meloni's far-right party, the Brothers of Italy (FDI), came first with 28.8% of the vote. The Prime Minister is proud that Italy will be the strongest member of the G7 and the EP. "This is something that did not happen in the past but is happening today, which is a satisfaction and at the same time a great responsibility," she said. In Italy, Giorgia Meloni is leading the takeover of the European Union and is playing a very complex game, somehow harmonising with other leaders on issues such as Ukraine and artificial intelligence, at a time when far-right rhetoric is hit by the drip of the migration debate. After winning the migration debate, the far right has shifted its agenda to climate, and it is clear that it has done a good job of destroying the European Union's climate agenda. He is very methodical in dismantling a certain European politics.

-GERMANY:

In Germany, the Christian Democrats won the election with 30.2 per cent of the vote. The far-right AfD became the second party with 15.19 per cent of the vote. Prime Minister Shultz's Social Democrats became the third party in the country with 13.9 per cent.  Having received the worst result in the history of the European Parliament elections, Shultz announced that there would be no new elections and that the impact of these results on national politics would be very limited. Most German politicians had already expected the coalition parties to lose seats, and Bild, the country's best-selling newspaper, reminded Shultz of the elections to be held next year and stated that Shultz's job would be difficult.   Germans experienced the most dramatic fall in real wages since 1950 as a result of inflation. 33 per cent of Germans with low living standards voted for the AfD. The AfD naturally emerged as the first party with up to 34 per cent of the vote.   The AfD used the TikTok platform, which is used by 73 per cent of young people, to influence immigrants in the country. With 200,000 or more followers, influencers (defined as people who are considered experts in their field and have a stable following on social media, whose opinion is trusted and whose approval is taken) tried to make the party look more appealing to Turkish voters. 

In Germany, flyers are being distributed for Turkish immigrants to go to the right and it is stated that they want to take advantage of the jealousy of Syrians with good diplomas.  Before the European Parliament elections, Germany took a very critical decision and lowered the voting age to 16. Thus, there are many countries in the European Union that allow people under the age of 18 to vote.  Austria, Belgium, Malta and Greece are among the countries that have introduced age limits of 16-17. Around 4.8 million young Germans and around 300,000 young people from other EU member states living in Germany were able to vote for the first time in these elections. The fact that millions of young voters have suddenly entered the equation has made parties, especially those that use social media effectively, very keen to influence these new elections.

A survey conducted in Germany shows that around 22 per cent of young people aged 14-29 would vote for the AfD. Young people receive political information via social media and are not interested in traditional political journalism. German political parties are objectively inexperienced with TikTok and therefore do not advance on the platform or fail to gain traction. The notable exception is the AfD, which, in contrast to its competitors, has a very professional TikTok presence, especially targeted at the younger demographic. It is the German political party with the most likes on this platform. The AfD's TikTok content is aimed at an audience that is pessimistic about the future and inclined towards an emotionally charged and clearly simplified political worldview. 

Hate speech works, but it also has a playful tone (e.g. real men are right-wing, real men are patriotic.) The AfD is increasingly popular among Germany's youth. There is a major shift in voting behaviour. In the 2019 European elections, 30% of German voters aged 18-29 voted for the Greens and 13% for the centre-right Christian Democratic political alliance CDU-CSU. While all other parties hovered below 10 per cent, the AfD came in 7th place with 7 per cent. Now the AfD is the second largest party.

 SPAIN:

The right-wing People's Party came first with 34 per cent of the vote. Prime Minister Sanchez's Socialist Party came second with 30 per cent of the vote. The far-right anti-immigrant Vox received 10.5 per cent of the vote.

NETHERLANDS:

Geert Wilders' far-right Freedom Party (PVV) increased its number of MPs fivefold compared to the previous election. It came in second place behind the left-wing Green Alliance.  The Green Left and the Labour Party became the largest party but lost one seat, dropping from nine to eight. Wilders' Freedom Party increased from one to six seats. 

AUSTRIA:

In a historic step, the far-right FPÖ finished first in an election for the first time. This is also an indication for the upcoming general election in the country. The FPÖ refrained from calling for Austria to leave the European Union, but heavily criticised the bloc. It promises to take away its authority and halve its budget. It is also opposed to arms deliveries to Ukraine and to the developments towards Russia. Austria, Belgium, Malta and Greece have introduced 16-17 age limits.

BELGIUM:

There was no victory for the far right in Belgium, but Prime Minister Alexander De Croo's Liberals suffered a heavy defeat in the national elections. Victory went to Flemish nationalist leader Bart de Veuren. Belgian voters gave the victory to the conservative Flemish nationalist party, disproving polls predicting that Flemish separatists would come out on top. The New Flemish Alliance, which wants greater autonomy for the Dutch-speaking northern half of Belgium, had been favoured to become the country's largest party in the national elections. The results, if confirmed by the final count, will bring relief to the country's political establishment, which has long been bracing for a victory for the far-right Vlaams Belang party. With more than 70 per cent of the votes counted nationwide on Sunday evening, the New Flemish Alliance had 22 per cent of the national vote, followed by Vlaams Belang with 17 per cent.  

-HUNGARY:

Victor Orban's Fidezs Party won both the European and municipal elections. However, the real victory of the night went to the centre-right Tisizah Party, founded only 3 months ago, and its leader, 43-year-old lawyer Peter Magyar. Fideszs received 44 per cent of the vote and Tisizah 36 per cent. Tisizah will have 7 MPs to Fidesz's 11 and will apply to join the European People's Party group in the European Parliament.