BİR YÖNETİM BECERİSİ HİKÂYESİ: DAĞCILIK (A STORY OF MANAGERIAL SKILL: MOUNTAINING)

Tarih 2005.

Yer Stanford Üniversitesi diploma töreni

Konuşmacı, herkesin gelişimini ve başarısını büyük bir coşkuyla izlediği Steve Jobs.

‘Zamanınız kısıtlı, bu yüzden başkasının hayatını yaşayarak harcamayın. Başka insanların düşüncelerinin sonuçlarıyla gürültüsünün, kendi iç sesinizi boğmasına izin vermeyin. En önemlisi, yüreğinizi ve sezginizi izleme cesareti gösterin. Onlar bir şekilde gerçekten ne olmak istediğinizi bilirler’

Bu konuşmayı dinledikten sonra, o güne kadar amatörce yürüttüğüm dağcılık sporunu bir üst çıtaya taşımayı hedefledim. Hafta sonları yapılan sekiz saatlik dağ yürüyüşleri, iş stresinizi atmaya, kendinizi tanımaya ve sağlıklı bir hayat için önemli adımlardı. Bir sonraki aşamanın ’Yüksek irtifa dağcılığı ‘olması, esasen bir macera tutkusu ve kendi içinize yaptığınız bir güç göstergesidir. Planlanarak hazırlık aşaması bittiğinde ve zirve için başlama çizgisine gelinceye kadar, sıradan bir gezinin, aslında büyük bir değişikliğe neden olacağı pek düşünülmez. Ağrı Dağı’na 2005 te yapılan etkinlik sonrası, Niğde Aladağlar’ın farklı zirvelerine yapılan, irili-ufaklı, hafif-orta-zorlu zirve denemeleri kendimizi keşfetme yolculuğunda önemli adımlardı.

Mesele artık, fiziksel anlamda bir yürüyüşten çok öteydi.

Tutku… Varoluşların nüvesi…

Tutku tecrübeye ağır basıyor. Kuracağınız ekipte herkesin aynı tutkuyu taşıması çok önemli. Yeni Zellandalı dağcı Mark İngils’in dediği gibi; Dağ, gizemli ve büyüleyici bir coğrafya, tüketim toplumunun bencil yaratıkları, yukarıda zirve hırsına canlarını veriyorlardı. Tutku bu işte olmazsa olmazlarından. Ancak amaç salt zirve telaşı değildir. Kontrolümüz dışındaki şartları, değiştirme şansınız yoksa ona kendinizi uydurmalısınız. Aksi durumlarda mağlubiyet kaçınılmaz olabiliyor.

Girişimciler için tutku, onlar için anlamlı ve önemli öz kimlikleriyle ilişkili olduğu için ortaya çıkıyor. Girişimci bu işi tutkudan uzak yaparsa da tesadüfen kaçınılmaz birkaç zafer dışında, uzun vadede tutunamayacağı bir yola girecektir.

Zirve deneme çalışmaları esnasında, bu işi profesyonelce yürüten, daha önceleri tecrübe kazanmalarına neden olan etkinliklerin kendilerine öğrettikleriyle, bizlere yardımcı olan dağcıların ortak bir özelliğini keşfetmiştim.

‘Asla acele karar almıyorlardı’.

Karar almadan önce; hava koşullarını, ekibin malzeme ve donanımlarını ve diğer tüm detayları gözden geçiriyor, aksi durumlarda neler yapılması gerektiğini belirliyorlardı. Zirve için bir günlük etkinlik yetebileceği gibi, bazen 3-4 hafta veya daha uzun süren çabalar gerektiriyor. Daha da önemlisi, onca yapılan harcama ve zaman kaybına rağmen, zirve yapmadan geri dönebilirsiniz.

Dağcılar için bu kaybedilen bir zaman değildir. En çok etki bırakan olaysa, aslında herkesini ayrı bir zirvesi olduğu gerçeğidir. Çıkabildiğiniz ve yapabildiğiniz irtifa, ne kadar ana zirveden uzaktaysa, bulunduğunuz yer sizin zirvenizdir.

Bir sonraki deneme, kendimizle mücadele anlamına gelecektir. Eksik ve hatalı yapılan süreçleri tekrar eleme ederek, zirve denemesi daha sağlıklı yapılacaktır. İş hayatında böyle kayıplara tahammül edemeyebilirsiniz. Ancak sorun sadece kazanmaksa, bunu planlı programlı tüm handikapları ile iyi analiz etmeniz gerekebilir. Profesyonel yöneticilerin, dağcılık sporuyla uğraşmaları, karar alma ve yönetim mekanizmalarına ciddi katkı sağlayacağını düşünenlerdenim.

Dağ size anlatılacak hikâyeler verir. Anlatacak hikâyesi olanlar, bu hikâyelerini pazarlarlar. Bilerek isteyerek yapılır bu… Akıllı pazarlamacılar ürünlerini bu yüzden farklı tanıtırlar, çünkü sıradan olan sıkıcıdır. İnsanlar gibi, ürünlerin ve hizmetlerinden bir hikâyesi vardır. Birçok başarılı markanın arkasında, gerçek yüzler ve insanlar var.

20.yy yaşamış olan Amerikalı yazar Kurt Vannegut; özellikle yaşamlarımızın bam teline dokunmayı iyi biliyordu. Hikâyelerini anlatırken, İyi Şans-Kötü şans eğrisi kurmuştu. Hikâyelerinde iyi başlayan hikâye kötü devam ediyor, ancak sonu mutlu bitiyordu. Hikâyeler anlatılarını gerçeklerden alırlar. İş hayatında da kötü son diye bir şey yoktur derken, gülüp geçenler olacaktır. Oysa hala hayattasınızdır ve tekrar deneme şansınız vardır. Aynı hataları yapmamak kaydıyla başarı çok uzağınızda değildir. Hızlı kararlar yanlış yapmanıza neden olabilir. Ekibinizi iyi kuracaksınız. Her sürecin nasıl işlediğini, olumlu olumsuz tüm etkinlikleri kontrolünüz altına alabileceksiniz. Tıpkı dağcılar gibi…

Harward işletme okulunda, Prof. Amm Cuddy derki;

‘Yapana kadar taklit etmeyin.

Ona dönüşene kadar taklit edin.’

Dağcılık işte bu anlamda asla sıradan bir spor olmadı. Özdeşlik kuracağınız bir karakter yaratmanıza neden olur. Kendi fiziksel koşullarınız, iradeniz, beklentileriniz başkasını taklit etmenize imkân tanımaz. Bu açıdan kullanabileceğimiz bir şanstır bu. Dağcı olmak değildir mesele, dağcının sahip olduğu tedbirli olmak, dirençli olmak, doğru yönetmektir. Yönetim bir beceri işidir. Zamanı ve insanı doğu okumayı gerektiriyor

Sinemalarda Everest filmi gösterime girdi. Profesyonel dağcı Rob Hall’ın başarılı birçok zirveden sonra oyunun kurallarına uymayıp, coğrafyanın kurallarına, tedbirsizliğiyle yenik düşmesi anlatılıyor. İzlenmesi gereken bir film.

A STORY OF MANAGERIAL SKILL: MOUNTAINING

Mehmet AK

Date 2005.

Place Stanford University diploma ceremony

The speaker is Steve Jobs, whose development and success everyone has watched with great enthusiasm.

'Your time is limited, so don't waste it living someone else's life. Don't let the noise and consequences of other people's thoughts drown out your own inner voice. Most importantly, have the courage to follow your heart and intuition. They somehow know what you really want to be'

After listening to this speech, I aimed to take the mountaineering sport, which I had been practicing as an amateur until then, to the next level. Eight-hour mountain hikes on weekends were important steps towards relieving work stress, getting to know yourself and living a healthy life. The fact that the next stage is 'High altitude mountaineering' is essentially a passion for adventure and a demonstration of your inner strength. Once the planning and preparation is over and you are at the starting line for the summit, it is not often thought that an ordinary expedition can actually make a big difference. After the Mt. Ararat event in 2005, the summit attempts to different peaks of Niğde Aladağlar, large and small, mild to moderate to difficult, were important steps in the journey of self-discovery.

It was now more than just a physical trek.

Passion... The core of existence...

Passion outweighs experience. It is very important that everyone in your team has the same passion. As New Zealand mountaineer Mark İngils said; The mountain is a mysterious and fascinating geography, the selfish creatures of the consumer society were giving their lives for the summit ambition. Passion is a must in this business. But the goal is not just a rush to the summit. If you cannot change the conditions beyond your control, you must adapt to them. Otherwise, defeat can be inevitable.

For entrepreneurs, passion arises because it is related to their self-identity, which is meaningful and important to them. If the entrepreneur does it without passion, except for a few inevitable victories by chance, he or she will be on a path that will not hold in the long run.

During the summit attempts, I discovered a common characteristic of the mountaineers who were doing this professionally, who helped us with what they had been taught by the activities that had led them to gain experience.

'They were never making rash decisions'.

Before making a decision, they would review the weather conditions, the team's materials and equipment, and all other details, and determine what should be done in case of contrary conditions. For the summit, one day of activity may be enough, but sometimes it requires 3-4 weeks or longer. More importantly, despite all the expenditure and loss of time, you may return without summiting.

For climbers, this is not time lost. The most impressive thing is the fact that everyone has a different summit. The higher the altitude you can climb and the farther away from the main summit you are, the more likely it is that where you are is your summit.

The next attempt will mean a struggle with ourselves. By eliminating the incomplete and incorrect processes again, the summit attempt will be made healthier. In business, you may not be able to tolerate such losses. However, if the problem is only to win, you may need to analyze it well with all its handicaps in a planned program. I am one of those who think that professional managers who engage in mountaineering sports will make a serious contribution to decision-making and management mechanisms.

The mountain gives you stories to tell. Those who have stories to tell market these stories. This is done deliberately... This is why smart marketers promote their products differently, because the ordinary is boring. Like people, products and services have a story to tell. Behind many successful brands, there are real faces and people.

The 20th century American writer Kurt Vannegut knew how to touch the very fiber of our lives. While telling his stories, he established a Good Luck-Bad Luck curve. In his stories, the story that started well continued badly, but ended happily. Stories take their narratives from reality. When I say that there is no such thing as a bad ending in business life, some people will laugh. But you are still alive and you have the chance to try again. Provided you don't make the same mistakes, success is not far away. Quick decisions can cause you to make mistakes. You will build your team well. You will be able to control how each process works, all the positive and negative events. Just like mountaineers...

At Harvard Business School, Prof. Amm Cuddy says;

'Don't imitate until you do it.

Amitte until you become it.'

In this sense, mountaineering has never been an ordinary sport. It causes you to create a character you can identify with. Your own physical conditions, your own will, your own expectations do not allow you to imitate someone else. This is a chance we can use in this respect. It's not about being a mountaineer, it's about being cautious, being resilient, managing correctly. Management is a skill. It requires reading time and people in the east

The movie Everest was released in theaters. The movie tells the story of professional mountaineer Rob Hall who, after many successful summits, does not follow the rules of the game and succumbs to the rules of geography with his imprudence. A movie to watch.

Mehmet AK